12 Kasım 2011 Cumartesi

(K)ış






















Çocuk avuçlarım sığındı yine mülteci ceplerime.
Bir şeyler bekliyor beni ; yeni bir mevsimin içinden geçer gibi,
anne sütünden dün kesilmiş gibi
yada baharda ölmek gibi bir şeyler bekliyor sanki beni.
Sabitleniyorum durduk yere kendime,
uyandığım yatak,baktığım güneş,içtiğim kahve
ve dökülen yapraklar sonbaharı fısıldıyor kulaklarıma.
İstasyonda tren bekleyen evsiz bir bedene sarılır uyanıyorum yarı saydam rüyalarımdan.
O vakit hiçbir yatak toplamıyor beni
ve artık pencerem aralıkken bile üşüyorum bağıra çağıra kış geliyor işte.
Yalın ayak dolaşıyorum kendi içimde,
sanki siyah beyaz bir filmde alt yazı unutulmuş gibi sessizim odalarda.
Bir kahve fincanının sapı kadar sıcağım sadece.
Mektuplar yazıyorum zarfların üzerine.
Saclarım dağılıyor artık camdan sarkarken ,
anladım ki mevsim iç geçiriyor hafif hafif..

Bir şeyler değişiyor dünya üstünde,
sanki birileri doğuyor bana çok uzak bir ülkenin başkentinde,
çocuğun adı 'Sen'..
İçim düşüyor yüksek bir menzilden,
telefonlarım acık unutulmuş gibi sessiz bu aralar
ve akşam üstü hiç olmadığı kadar güneşsiz..
Ve ben de ona inat bir o kadar düşsüz,
biraz da kelimesizim bu aralar.
Saclarım sakallarıma karıştı yine,
bakmıyorum uyanır uyanmaz aynalara artık,
tutamıyorum verdiğim hiçbir sözü.

Acizim,kendimden dışarıya adım bile atmaya.
Salıncak kurdum bu yüzden tam kapımın eşiğine
Öne düşsem kendimden kaçacaktım,
arkaya düşsem çocukluğuma dönecektim
Ben sallanmayı seçtim,durunca saçlarımı kestim..

Sen sanki inip kalkan göğsümde dönüp duran nefestin,
Tam seni düşünürken bir saksım olsun istedim,
Bir ' sebep ' dikerdim içine
ve cam önünde kışı seyrederdik usul usul diye düşledim…

1 yorum:

  1. fotoğraftaki kumru kuşlarına bayıldım, aralarındaki ilişkiye saygı duyuyorum o derece yani...

    YanıtlaSil