31 Aralık 2012 Pazartesi

Eski

 
 
 
Eski bir şiir, eski bir hikaye
Eski bir ezgi var aklımda
Herkes hayattaydı bildiğim herkes
Hiç korku yoktu, yoktu aklımda


Eski bir kitap, eskimiş resimler
Eski bir şarkı var aklımda
Sevdiğim birini hiç kaybetmemiştim
Kaybetmek yoktu, yoktu aklımda

Sıradan basit bir günün uğruna
Hiç dua etmemiş, hiç yalvarmamıştım

Sen nasıl başardın yüzyıllık ağaç gibisin
Nasıl böyle kaldın
Büyürken eskimeyen, eskise de değerlenen

Sen nasıl başardın yüzyıllık ağaç gibisin
Nasıl böyle kaldın
Yoksa sen de sadece öyle duranlardan mısın?

Eski bir oyun, eski bir sokakta
Eski bir hırka var omzunda
Aşka inanırdım, her hücremle
Hiçbir yük yoktu, yoktu omzumda

Sıradan güzel bir günün uğruna
Hiç dua etmemiş, henüz yalvarmamıştım

Sen nasıl başardın yüzyıllık ağaç gibisin
Nasıl böyle kaldın
Büyürken eskimeyen, eskise de değerlenen
Sen nasıl başardın yüzyıllık ağaç gibisin
Nasıl böyle kaldın
Yoksa sen de sadece öyle duranlardan mısın?


 

22 Aralık 2012 Cumartesi

Hepsi Bu




Ağır ağır ilerlerken otobüs senin şehrinin otogarına doğru, aklımda bölük pörçük sahneler vardı. Otoban kenarında müşteri bekleyen bir fahişe kadar halsiz, oyuncağı elinden alınmış bir çocuk kadar masumdum. Hayat defterimizden bir gün daha kayıp gitmek üzereydi. Kış güneşi uçsuz bucaksız tarlaların ardından batarken, son bir gayretle uzaktaki "senin" şehrini aydınlatıyordu.

Otogar bıraktığım gibiydi. Otobüsten iner inmez gözlerim seni aradı. Sen o köşe başında durmuş, elinde sigaran, yüzünde tatlı gülümsemen ile bana el sallıyordun. Seni görünce içim rahatladı. Koşar adım yaklaştım sana. Sarıldım sıkı sıkı. Ayların hasretini gidermek istermişcesine, yanından hiç ayrılmak istemezmişcesine sarıldım. Tuttun kolumdan "hadi" dedin, "koca bir gecemiz var beraber".

Yola koyulduk usul usul, ilk defa yol bitmesin istedim.

Gözlerin her zamankinden daha emin süzüyordu beni, gidip oturduğumuz o soğuk sandalyeli bomboş restoranda farkettim bunu. İki Martini söyledim ne içeceğini bile sormadan.. Ve hemen ardından bir elini avuçlarımın arasına aldım. Ruhunu hissettim tepeden tırnağa, kalbine dokunmuş ve seni ısıtmış olmayı diledim içimden. Kısa süreli ama derin bir iç geçirdin. Verdiğin nefes, buhar olup havaya karıştı. Yaktık bir sigara karşılıklı, tam da içkilerimiz gelmişken. Öyle kana kana içtin ki, su bile hafif kalırdı senin yanında. İçindeki yangına inat, seninle yanmayı diledim. Hiç elimi çekmedim elinden, çünkü bırakırsam tekrar gideceğini düşündüm. Her saniye daha da sıkı tuttum parmaklarını, kayıp gitme ellerimin arasından diye.

Seninle konuşmama gerek yoktu, oturup uzun uzun izledim seni. Sense her zamanki gibiydin, bildiğim gibi, bıraktığım gibi. Kızıl saçların boynuna dökülüyordu. İlk defa farkettim; kızıl sana çok yakışıyordu. İçkin bittiğinde "hadi" dedin bana "uzun bir gecemiz var beraber". Çıktık şehrin sokaklarına. Başının hafif dönmesi yüzünden midir yoksa senin de beni özlemiş olmandan mıdır bilinmez, koluma girdin yürürken. Saatlerce soğuğa aldırmadan dolaştık sehrin sokaklarında. Beraber gittiğimiz, oturduğumuz kalktığımız yerleri gezdik bir bir. Şiirler okuduk birbirimize sonu hep uydurma mutlu sonlarla biten, masallar anlattık kendimize prens ile prensesin göstermelik evliliklerinden, sonra yorulunca sen; oturduk bir ağaç dibine. Önümüzde kilometrelerce yol katedip  uzak diyarlardan su getiren nehre karşı, başını omzuma koyup uykuya dalmak üzereyken sen; "hadi" dedin "çok yoruldum ben".

Parkın karşısındaki beyaz apartmana kadar taşıdım seni. Park bomboştu, çocuklar yoktu ortada, havada deli ayaz, gökyüzü kıpkırmızıydı. Birinci kattaki evden içeri girdiğimizde, seni direk arka taraftaki odana götürdüm. Usulca oturdun yatağın kenarına, sonra devirdin bedenini uykuya yenik düşmeden hemen önce. "Hadi" dedin "uzan yanıma". Sen uyuyana kadar ayrılmadım hiç yanından. Gözlerini bir açıp bir kapatırken, gülümsedin bana son bir gayetle. Sen uykunun en tatlı halindeyken, kalktım yanından, odanın ışığını kapatırken dönüp sana baktım birkez daha.

Ben seni o odada uykuya bıraktım Özlem, huzurla uyu hep orada..

Seni çok özledim,

Hepsi bu.