20 Haziran 2011 Pazartesi

(Ü)nlem

        Bazı insanlar ayrılığın tüm suçunu ya bir şehre ya da bir mekana yıkarlar. Tüm yaşanmışlığa rağmen bu onlar için bir rahatlama yöntemi olarak gözükür. Sevgiliyi silmek o şehri ya da o mekanı silmekle eşdeğer sayılır. Benim seçtiğim yol tüm suçu koca bir şehrin üstüne yıkmaktı. 01 Aralık 2010 geceyarısı şehrin ıssız yollarına kendimi vurduğumda artık bu şehirde nefes almanın benim için zor olduğunu hissetmiştim. Geçtiğimiz yollar, girdiğimiz binalar, gecenin bir yarısı sokaktaki ayyaşlar, şehrin kedileri, bıraktığımız hatıralar hepsi ellerine silahlarını kuşanmış tek hedefleri beni çoktan tanımışlardı. Şehirden kaçmak daha doğrusu terketmek kaçınılmazdı benim için. Çünkü O’nun yolları, O’nun binaları, O’nun ayyaşları, O’nun kedileri, O’nun hatıraları ve O’nun şehriydi burası artık. Soğuktan alelacele içmeye çalıştığım son sigarada bile O vardı. Cebimde kalan üç kuruş parayla otogara geldiğimde yeni günün ilk ışıkları aydınlatmaya başlamıştı gri otogarı. İlk defa o kadar sevimsiz gözükmüştü gözüme bu biçimsiz bina. Bir güne daha tahammülüm yoktu bu şehirde. Kimselere görünmeden, şafak sökmeden geceyarısı terketmeliydim bu şehri. İlk otobüs olan 05.15 arabasına bindiğimde hala içim rahat değildi. Kalkmasına 20 dakika vardı ama benim değil 20 dakikaya bir saniye daha bu şehirde kalmaya mecalim yoktu. Kalkış saatine kadar geçen zamanın her bir saniyesini iliklerimde hissetmiştim. Saat tam 05.15’de tüm hazırlıklar tamamdı ve otobüs İstanbul’a doğru yola koyulmuştu. Otogardan çıkarken şehre son bir kez daha baktım. Şehir bensiz yeni bir güne uyanmak üzereyken, burada O’nunla geçirdiğim iki ay boyunca tüm olup bitenin suçunu şehre yıktım. İkinci kere bir erkek için gözyaşı dökerken o gece bir daha geri dönmemek üzere terkettim Edirne’yi, ta ki ...

1 yorum:

  1. Soğuk odamız bizim. Kıştan kalma ilkbaharın serinliği bu. Perdelerde hafif sessizlik kıpırtısı. Nazik ama bir o kadar ürpertici. Bir o kadar ürkütücü susuşlarımız. Konuşmadan, gördüğümüz gerçeklere yalan arayışlarımız. Üstünü örtmeye çalışıp her seferinde yıprattığımız isteklerimiz.

    Odanın duvarlarına çarpıp geri döndü düşünceler. Hakkımızda hayırlı hayırsız düşünceler. Yapmaya korkulan gelecek planları da var ukdelerde. Yapılan planların pişmanlığa dönüştüğü gecedeyiz. Kararsız kaldığımız her şeyi tek nedene bağlayabiliriz bu gece. Gitti derim ben, gelmedi dersin sen de. Zaman geçer, ay olur. En hevesli haliyle yıl oluverir. Yanımızdaki bedenlere sarılarak, gitmişti derim ben, gelmemişti dersin sen de.

    En güzel günlerimi seninle geçirdim. Yine en güzel anılarımı sana adarım. Yalnız kaldığım her an seni hatırlayıp içerim sabaha kadar. İyi günlerimizi düşünüp gülümserim. Bu soğuk odayı es geçerim en çok. Sarılmadan uyumanın soğukluğu bu. Yanımda olduğunu bilip bir yabancıyla uyumanın sessizliği. Nazik ama bir o kadar ürpertici. (02.12.10)

    YanıtlaSil