13 Şubat 2011 Pazar

(İ)tiraf

        Eskişehir’den İstanbul’a döndükten sonra O’nunla bir ay boyunca hergün telefonda konuştuk, mesajlaştık. O zamana kadar hiçbir sevgilimle bu kadar yoğun bir iletişim içinde olmamıştım. Aslında bu durum sevdiğim insanı sıkmak istemediğimden kaynaklanıyordu. Devamlı O’nu aramam, mesaj yollamam bir yerden sonra sıkıcı bir durum alabilirdi ama O bunu kendisi yapıyordu, benim de son derece hoşuma gidiyordu. Beni arayıp da ulaşamadığı anlarda telefonumda bir dolu mesaj da oluyordu. Yani ne zaman arasa hemen o an o telefonu açmamı ya da yolladığı mesaja hemen cevap vermemi bekliyordu. Eğer sadistlik boyutlarına ulaşmasaydı O’nu bu konuda uyarma gereği de duymazdım. Ama benim de bir dayanma noktam vardı ve doğal olarak uyarma ihtiyacı duydum. Bu uyarıdan sonra belli bir süre ben aramadan ya da mesaj yollamadan O hiçbir şekilde beni arayıp sormamaya başladı. Klasik taktik hareketleriydi bunlar. Taktiklere takılmadığımız sürece mutluydum çünkü O’ndan hoşlanıyor ve O’nu seviyordum.
        Bir ay sonra ara tatilde kankam İstanbul’a döner dönmez ilk trene atlayıp Eskişehir’e, O’nun yanına gittim. Hiçkimsenin haberi yoktu Eskişehir’de olduğumdan. Üç gün boyunca evden hiç çıkmadık. 72 saat boyunca sadece ben ve O vardık evde. Artık herşeyin resmileştiği bir ilişkiydi bu. Üç günün ardından İstanbul’a dönüşümde, tren istasyonunda, ikimiz de birbirimizden hiç ayrılmak istemiyorduk. Bir daha ne zaman görüşebiliriz, bu ilişkiyi böyle uzaktan nasıl devam ettirebiliriz ve benim kanka sorunumu nasıl aşabiliriz diye düşünerek bindim trene.
        İstanbul’a döndüğümde ilk aradığım kankam oldu. “Görüşmemiz lazım” dedim. Hemen kabul etti. Ev arkadaşıyla aramızda olan şeyleri O’na anlatacak, böylece gay olduğumu itiraf ettiğim ilk arkadaşım O olacaktı. Ama işler benim düşündüğüm gibi gelişmedi. Kankam bizim eve geldiğinde suratı son derece asık ve ağlamaklıydı. Çok zaman geçmeden dökülmeye başladı kelimeler bir bir ağzından. Anlattıkça ağıyordu çünkü kör kütük aşıktı. Hayatımda yaşadığım en büyük şoku o an yaşadım.
        Kankam ve ev arkadaşı bir yıldır sevgililermiş. Ben Eskişehir’e gitmeden önce araları bozulmuş. Ev arkadaşı da benden hoşlanıp, Eskişehir’e gittiğimde bana yazmış. Herşeyin farkındaymış kankam. Benim ev arkadaşına olan hislerimin, ev arkadaşının bana attığı mesajların, aramaların ve bir ay sonra gizli olarak Eskişehir’e gidişimin. (Tren istasyonunda kankamın arkadaşı bizi görmüş).
        O an tüm kelimeler boğazıma düğümlenmişti. Ne demem gerektiğine dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Kankama sinirliydim; bana bu zamana kadar böyle bir durumdan bahsetmemiş olduğu için. Ev arkadaşına sinirliydim; kankamla beni böyle bir duruma düşürdüğü için. Kendime sinirliydim; kankamın gay olduğumu bu şekilde öğrenmiş olduğu için.
        O günden sonra kankamla aram hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. Hala merhaba – merhaba’dan öteye geçemiyoruz.  Kendisini bir yıldır hiç görmüyorum. Kankamın ev arkadaşıyla da o günden sonra bir daha hiç konuşmadım. Ara tatil bitip kankam Eskişehir’e döndükten sonra ev arkadaşıyla evlerini ayırdılar ve onlar da bir daha hiç görüşmedi.

2 yorum:

  1. hadi beh!!!
    kankanın durumu çakıpta dile getirmemesi olmamış; bir bakıma da olayı akışına bırakmışta olabilir, araya girmek istememiş gibi? sonuçta "kanka" dediğin birisi ile ipleri komple atmadan apaçık konuşsa idiniz herşeyi bari. ev arkadaşının da ikili oynayıp sana gerçeği anlatmaması tek kelime ile adice!

    neyse, hayat bu düşe kalka yolumuzu buluyoruz...

    YanıtlaSil
  2. :shock:

    bu tür şeyler filmlerde olur derler; oysaki çoğu film de yaşadıklarımızın yansıması değilmidir...

    YanıtlaSil