4 Şubat 2011 Cuma

(I)rak

        Eskişehir'deki ikinci ve son günümün sabahına uyandığımda oldukça mutluydum. Dün akşam yaşadıklarım yeni bir başlangıcın habercisi olabilirdi. Eğer bu durum böyle olumlu devam eder de bir ilişki başlarsa, ilk defa İstanbul dışında farklı bir şehirden sevgilim olacaktı. Uzak ilişkilerin nasıl yaşandığına dair hiçbir fikrim olmamasına rağmen bildiğim tek şey "gözden ırak olan gönülden de ırak olur" cümlesini söyleyenin hiç kimseyi sevemeyen biri olduğunu düşünmeye başlamamdı.
        Eskişehir'deki ikinci günümde de ilk günde olduğu gibi ben, kankam ve ev arkadaşıyla beraber şehri turladık. Porsuk civarında biraz oturduktan sonra eve döndüğümüzde üçümüzün de pestili çıkmıştı. Benim İstanbul'a dönüş tren saatime kadar evde geçireceğimiz zamanı böylece dinlenmek için kullanabilecektik. Kankam duşa girerek yorgunluk atmayı düşünmüştü. Bu durum benim ve kankamın ev arkadaşı için bulunmaz bir fırsattı. En azından belli bir süre rahat olabilecektik. Kankam duşa girer girmez ev arkadaşı yanıma geldi ve bana sarıldı. Ben son derece mutluydum tabiki bu durumdan.
        Bir an duraksadı ve "Bugün sabahtan beri senin için bir şarkı söyleyip duruyorum ama hiç farketmedin." dedi. Gerçekten dikkat etmemiştim. Ayrıntılarda yaşayan bir insan olarak böyle bir detayı kaçırmış olmama şaşırarak "Neydi şarkı?" diye sordum hemen. O an kulağıma eğilip şarkının sözlerini fısıldamaya başladı...
Kimler geçerken içimden
Bir sen vardın melekleri imrendiren.
Hiç gelme gideceksen
Ürkek buz tanesi, zamanın gelince
Eriyeceksen ...
        Tren istasyonuna gidene kadar ikimizin de dilinde aynı şarkı dolanıp durdu. İstasyona geldiğimizde çok üzgün bir ifadesi vardı. Ne oldu diye sorular soranlara cevap vermek yerine sessizliğini korumaya devam ediyordu. Veda vakti geldiğinde önce kankama sarıldım sıkı sıkı. Üç yıldır ısrar ediyordu ve ben sonunda Eskişehir'e gelmiş gidiyordum. Sıra ev arkadaşına gelince O'na daha bir sıkı sarıldım. Birbirimize bakıp gülümsedik. Kolundaki bilekliği çıkarıp benim bileğime takarken "Bu benden sana Eskişehir hatırası olsun" dedi. Teşekkür edip trendeki koltuğumda yerimi aldım. Acı düdük duyuldu ve tren ağır ağır İstanbul'a doğru yola koyuldu. Tekrar Eskişehir'e O'nun için geleceğimi bilerek mutlu bir şekilde ayrıldım yanlarından.
        Kulaklıklarımı kulağıma takıp müzik dinlemeye başlamadan hemen önce bir mesaj geldi. Büyük bir heyecanla açtım mesajı, yollayan kankamdı, mesaj çok açık ve netti : "Ev arkadaşımla aranızda ne geçti?" Kankam benim gay olduğumu bilmediği için bu mesaja çok genel-geçer bir cevap vermeliydim, öyle de yaptım: "Sadece kafalarımız çok uyuyordu, çok iyi anlaştık hepsi bu." Kankamdan gelen cevap gecikmedi. Verdiği cevabı okuduğumda birşeylerin ters gittiğini hissetmiştim:

" Bir daha üçümüz aynı ortamda bulunmayalım, o yüzden ben mezun olana kadar bir daha Eskişehir'e gelmeni istemiyorum."

Mesajın ardından kafamı kaldırıp "peki ya şimdi" diye düşünmeye başladığımda kulağımda Pilli Bebek'ten o unutamadığım şarkı çalıyordu;

Yorgun gecelerin ardından
Hep aynı yere dönerken
Islak sokaklar boyu düşündüm.
Solmuş insanların yüzünden
Gülümseme beklerken
Tren yolları boyu düşündüm.


              to be continued ...

3 yorum:

  1. niyeyse kanka'nın da eşcinsel olabileceği fikri oluştu kafamda?

    YanıtlaSil
  2. gayet normal bir şekilde okuyarak ilerlerken gelen mesajla bende şok oldum diyebilirim daha doğrusu "oha" dedim.

    devamını bekliyorum; en azından o günden sonra kankanın ev arkadaşından gelen haberler ne yönde idi?

    YanıtlaSil