8 Mayıs 2015 Cuma

(E)vcilik Oyunu



 


        Doktorla ikinci görüşmemiz dört yıl sonra yine bir akşam arkadaşlık edinme sitelerinden birinde karşılaşmamızla başladı. Uzun zamandır birbirini görmemiş iki insanın muhabbet etme açlığıyla başladık konuşmaya. Konuştukça konu konuyu açtı, sohbet uzadıkça keyif vermeye başladı. Numaralarımızı alıp, sohbeti daha rahat bir ortama taşıdık. "Günaydın" demeden güne başlamayan, yazmayınca merak edilen bir muhabbet gelişti aramızda. Haftalarca süren Whatsapp muhabbetlerinin ardından, görüşmeye karar verdik. İlk görüşme davetini O kendi evine beni davet ederek yaptı.
 
        Buluşma yerimiz olarak Mecidiyeköy'ü seçtik. Buluşmaya giderken oldukça heyecanlıydım. Yıllar önce hoşlandığım adamla tekrar görüşecektim ve bu sefer Onun evine gidiyordum. İkimizin de hayatında kimse yoktu ve ikimiz de birbirimize karşı boş değildik, ya da ez azından ben öyle olduğunu düşünmüştüm.
 
        Cevahir Alışveriş Merkezi'nin tam köşesinde buluştuğumuzda ikimizin de yüzünde güller açıyordu. Beş dakikalık bir yürüyüşün ardından Onun evine geçtik. Kendi evimdeymişim gibi rahat etmemi söyleyip mutfağa çay demlemeye gitti, tabi ben de yardım için peşinden gittim. Çay koyup yiyecek bir şeyler hazırlarken ellerinin titrediğini fark ettim. Sebebini hemen kendime bağladım.
 
        Aramızdaki muhabbet görüştüğümüzde de öyle güzel devam etti ki saatin nasıl geçtiğini hiç anlamadım. İkimiz de çok benzer ve zorlu ilişkilerden yeni çıkmıştık, ikimiz de ilişkilerimiz yüzünden karakterlerimizden ödün vermiştik. Yıpranmıştık ve şimdi bizi anlayan biriyle yeni bir ilişkinin açlığını yaşıyorduk. O koltuğun bir köşesinde, ben diğer köşesindeydim. Sanki konuştukça birbirimize biraz daha yaklaşıyorduk. Zaman geçtikçe yan yana, aynı battaniyeye sarılırken bulduk birbirimizi.
 
        Onun evinde kalabileceğimi teklif ettiğinde ilk düşündüğüm şey nerde yatacağım oldu. Acaba Onunla aynı yatağa mı girecektim yoksa salonda mı yatacaktım. Onun ortalığı toplamasına yardım ettikten sonra elindeki yastık, çarşaf ve battaniyeyi gördüğümde hayal kırıklığına uğradım. Ben salonda, O kendi odasında uykuya daldı. Gece birkaç kez kalkıp Onun yanına gitmeyi düşünmüş olsam bile, hep bu fikrimden vazgeçirdim kendimi.
 
        Uyandığımda çoktan sabah olmuştu. Evde herhangi bir ses var mı diye ortalığı dinlediğimde Onun hala uyanmamış olduğunu fark ettim. Kalkıp önce tuvalete gidip gücümü topladım hemen arkasından Onun odasına daldım. Ben yatağa uzanınca, gözlerini açıp gülümseyerek "günaydın" dedi. Sıcak bir gülümsemeydi, içten gelen. Onun yatağında uzanırken bir türlü yanına sokulamıyordum. Heyecandan üşüdüğümü fark ettim. O da fark etmiş olacak ki; "gel yorganın içine, yanıma" dedi. Utana çekine yorganın içine girdim ama yine Onun yanına sokulamadım. Sanki O bana dokunmak istiyormuş ama benim niyetim yokmuş gibi. Bu durumu fark etmiş olacak ki kahvaltı hazırlamak için yataktan kalktı.
 
        Beraber kahvaltı hazırladık, sonra da oturup afiyetle yedik. Artık kalkma vaktim gelmişti. Her şey için teşekkür edip, yanağına -dudak kenarına- bir öpücük kondurup çıktım evden. Hem mutlu hem de hüzünlüydüm. İçimde kalmış olan şeyleri yapamamıştım ama aynı zamanda mutluydum. Keyifli bir akşam geçirmiştim.
 
        Eve gittikten sonra Ondan bir mesaj geldi. Evden apar topar çıktığımı, bir sorun olup olmadığını soruyordu. Hiçbir sorun olmadığını, tam tersine çok keyifli bir akşam geçirdiğimi söyledim. O da benimle aynı duyguları paylaşıyordu ve bir an önce tekrarını yapmak istiyordu.
 
        Birkaç gün sonra buluşup kahve içmeyi teklif ettim. Hemen kabul etti. Yine çok keyifli bir akşam geçirdik. Sohbet sohbeti açtı, yine saat su olup aktı gitti. Bu görüşmelerimize artık bir anlam yükleyebilmek için içimden gelenleri Ona söylemeye karar verdim. Ona karşı boş duygular hissetmediğimi, arkadaş mı yoksa başka bir şey mi olduğumuzu sordum. Ondan gelen cevap dört yıl önce aldığım cevaptan hiçbir farkı yoktu. O benim gibi düşünmüyordu, hiçbir zaman da düşünmeyecekti.
 
        İçimde dört yıldır Ona karşı saklamış olduğum tüm duygular bir anda tuzla buz oldu. Kanımın bedenimden çekildiğini ve kalbimin bomboş kaldığını hissettim. Bu şartlar altında Onunla konuşmaya devam edemeyeceğimi söyleyip tüm muhabbetimizi kestim. Günler sonra ara ara birkaç konuşmamız olmuş olsa da, Ona karşı hissettiğim tüm duyguları yitirdiğimi fark ettim.
 
        Birkaç ay sonra telefonuma bir mesaj geldi. Artık beni çok daha iyi anladığını ve beni zamanında reddetmiş olduğu için çok üzgün olduğunu söylüyordu. Bu duyguları hissedip bana bunları söylediği için kibarca teşekkür ettim. Geçen günler boyunca her ne kadar kankaya bağlamaya çalışmış olsa da, benim hayatımda hayatımın anlamını bulduğum biri vardı..

2 yorum:

  1. insan oğlu beşer şaşar derler ya o hesap. nice insan tanısan da, kaç kez ben insan sarrafı oldum desen de kestiremiyorsun demek ki her şeyi. bu anlatıdan çıkan en büyük sonuç: aradan onca yıl geçse de bazı insanlar hiç değişmiyorlar...

    hayatının anlamıyla mutluluklar dilerim...
    sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. Ego insanın gözünü kör etmeye görsün..
    Teşekkür ederim Kaan ;)

    YanıtlaSil