İlk görüşmeye başladığımızda bundan tam dört yıl önceydi. Basit arkadaşlık edinme sitelerinden birince tanışmıştık. Birkaç mesajlaşmadan sonra MSN'e ekleme ve ordan muhabbete devam etme dönemiydi. biz de bu döneme ayak uydurup, birkaç mesajlaşmanın ardından MSN'e eklemiştik birbirimizi. O kadar tatlı ve devamlılığı olan bir muhabbet gelişmişti ki aramızda, her akşam konuşmadan yapamaz olmuştuk. Birbirimize o kadar uzaktık ki, Türkiye'nin iki farklı ucunda yaşıyorduk ama umut her zaman vardır; bir ay sonra İstanbul'a geliyordu. O yüzden biz de muhabbetimize hız kesmeden devam ederken bir yandan da görüşeceğimiz günün hayalini kurar olmuştuk. Birbirimize öyle çok benziyorduk ki; hayallerimiz, dualarımız, isteklerimiz hep öyle ya da böyle ortak çıkıyordu. Keyif alıyorduk birbirimizle konuşurken.
Daha sonraları kamera açıp muhabbet etme dönemimiz başladı. Aramızda bir kere bile cinsellik geçmeden sadece kamera önünde saatlerce mimiklerimizi izleyerek muhabbet ediyorduk. Farketmeden, ondan hoşlanmaya başlamıştım bile.
Gel zaman git zaman biz bir ayı devirdik ve sonunda O İstanbul'a geldi. Geldikten iki gün sonra Taksim'de buluşup birşeyler içmek için Nevizade'ye gitmeye karar verdik. Böylece uzun zamandır bitmek tükenmek bilmeyen muhabbetimize canlı kanlı karşı karşıya oturarak devam edebilecektik. Nitekim öyle oldu da, keyifli ve bol muhabbetli bir gece geçirdik. Diz dize oturduk ama asla kendimize çizdiğimiz imajın dışına çıkıp muhabbetin içine cinselliği sokmadık.
Gecenin sonunda ayrıldığımızda kalbim daha yeni normal ritmine dönmeye başlıyordu, ben bu adama fena vuruluyordum! Gençliğin getirdiği heves, uzun zamandır muhabbet etmenin hafifliğiyle O'na mesaj yolladım. Ondan çok hoşlandığımı ve güzeş bir gece geçirdiğimi söyleyerek. Beklediğim cevap çok gecikmeden telefonuma geldiğinde, mesajı açmak için bir dakika bile tereddüt etmedim. Okuduğum mesaj benim beklentilerimin çok ötesinde tamamen hayal kırıklığı içeriyordu. O aynı ilgiyle bana yaklaşmıyor, sadece arkadaş kalmak istediğini söylüyordu.
Mesajı okuduğumda tüm bedenim uyuştu; kalbimin kırıldığını, sadece platonik olduğumu hissettim. Yiğitliğe bok sürmemek açısından hemen mesajına cevap yazdım; hoşlandığım biriyle arkadaş kalmamın hatta konuşmaya devam etmemin pek mümkün olmayacağını, kendine iyi bakması gerektiğini ve hoşçakalmasını söyledim.
Bir ay boyunca gece gündüz konuştuğum adamla kurduğum hayal İstanbul'a geldiği ve görüştüğümüz ilk gün yokolmuştu. Unutmak belli bir zaman aldı ama bir yerden sonra hepsi kalbimin derinliklerine gömüldü. Ne zaman bir yerde fotoğrafını görsem, ne zaman aklıma gelse hep kalbim sızladı, içimde kalmış bir dilek olarak yüreğime asılı kaldı.
Ta ki dört yıl sonra Onunla tekrar konuşmaya ve görüşmeye başlayana kadar ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder