31 Ocak 2012 Salı

Tüm Harflere ...



Neresinden tutsam olmuyor bu aralar,
ya cümleler sığmıyor hiçbir kalıba
ya da kelimelerin tadı yok.

Neresinden tutsam elimde kalıyor bu aralar,
ya zamanı hala gelmedi
ya da şuan tam zamanı.

Bugüne kadar blogumu takip eden, yorum yapan, düşünceme düşünce katan herkese teşekkürler.

Bir gün başka bir blogun, hiç ummadığınız bir satır arasında görüşmek üzere ...

İşte şimdi veda etmenin Tam Zamanı !


Bu blog (Just in Time) 31 Ocak 2012 saat 15.51 itibari ile sona ermiştir.

15 Ocak 2012 Pazar

(B)eklenmedik Son


        Kapının kapanma sesine uyandı. Ev sahibi çocuk az önce çıkmış olamalıydı. Peki neden onu uyandırmamış neden haber vermeden çıkıp gitmişti. Belki de hoşlanmamıştır diye düşündü. Ama dün geceki ateşli seksleri böyle söylemiyordu. Birbirine uzun zamandır hasret iki bedenin buluşması gibiydi dün gece; konuşmak günah, dokunmak sınırsızdı. Sonunda kayıp puzzle parçasını bulmuş gibi kusursuz kenetlenmişti bedenler şafak sökene kadar. Aşkın bir tanımı olsa; "kayıp puzzle parçam" derdi. Dün gece de yine böyle olmuştu. Arkasında gidip gelen çocuğun nefesini ensesinde, dudaklarını dudağında hissetmek, onunla göz göze gelmek, gözlerinde kaybolmak farklı duygular uyandırmıştı içinde. Sanırım aşık oluyordu.
        O kadar çok erkekle yatıp kalkıyordu ki bedenini satarak para kazanmak onun için bir yaşam tarzı haline gelmişti. İlk başlarda bu işi yapmakta zorlanıyordu. Gücüne gidiyordu erkeklerin altına yatmak. Zaman zaman iğreniyordu. Kendinden yaşça çok büyük amcaların göbeği üstünde zıplarken gözlerini kapar, amca boşalır boşalmaz da tuvalete gider kusardı.  Daha sonraları bu durum onun için bir vazgeçilmeze dönüştü. Cebinde beş kuruş parası yoktu ve ödemesi gereken bir okul harcı ve ev kirası vardı. Para kazanmanın en kolay yolu; abaza erkeklerle dolu bu şehirde bedenini pazarlamaktı.
        Zaman içinde kendi de alıştı bu duruma. Artık bu piyasada iyice tanınır hale geldiğinde, yatmak istediği erkekleri de kendi seçmeye başlamıştı. Zengin züppe piçleri, kenar mahalle ibneleri, karısını aldatan godoşlar onun evinden çıkmaz olmuştu. Kazandığı parayla masraflarını kapatabiliyor hatta gezip tozmasına bile yetiyordu para.
        Bedenini satarak para kazanmak onun için bir yaşam tarzına dönüşmüşken bu çocuk da nereden çıkmıştı şimdi. Daha önce yattığı hiçbir erkeğe hissetmediği duyguları hissediyordu. İçi kıpır kıpırdı. Kendi de inanamıyordu ama; aşık oluyordu!
        Yatakta doğrulduğunda uyku sersemi odaya göz atmaya başladı. Tüm darmadağınıklığına rağmen bu oda ona huzur veriyordu. Ne yataktan çıkmak istiyor, ne de evi terketmek istiyordu. Sanki bir ömür bu yatakta böylece kalabilirdi. Ev sahibi çocuk gelene kadar hep onu bekleyebilirdi.
        Dün akşamı düşününce yüzüne bir gülümseme yayıldı. Ev sahibi çocukla bir barda tanışmışlardı. Öyle gaylerin filan takıldığı bir bar da değildi üstelik. Gayet sıradan, salaş, çatı katı küçük bir mekandı. Yan yana cam kenarında duran iki masada tek başlarına otururken başlamıştı muhabbet. Hiç düşünmediği kadar hoşuna gitmişti bu çocuk; hem ses tonuyla, hem mimikleriyle hem de anlattıklarıyla büyülemişti onu. Bu büyüye işte ta o zaman kapılmıştı. Beraber bardan çıkmış, köşedeki marketten iki şişe şarap almış ve eve gelmişlerdi. Şarapları içtikten sonra daha fazla dayanamayıp sevişmeye başlamış, sabaha karşı da yorgun düşüp uykuya dalmışlardı.
        Saatine baktığında öğleden sonra iki olduğunu farketti. Artık evden çıkıp okula gitmesi gerekiyordu, hatta geç bile kalmıştı. Yatağın kenarına oturdu, iyice gerindi, sonra hızlı bir şekilde çırılçıplak bedeniyle ayağa kalkıp koltuğun kenarında duran boxerına doğru yöneldi. Başı dönüyordu, dün gece fazla alkol almıştı. Adımlarını yalpalayarak atarken ayağı yerde duran ve dün akşamdan kalma iki şarap şişesine takıldı, dengesini kaybetti. Düşerken koltuğa tutunmaya çalıştı; ama beceremedi. Kafası kalorifere çarpmadan hemen önce yatağın kenarındaki notu ve parayı farketti. Kendini sadece "kullanılmış" hissederken başından aşağı kanlar süzülmeye başladı, gözleri açık ve notta kendini karanlığa bıraktı...



                                                                                             ... to be continued
       

2 Ocak 2012 Pazartesi

(A)fili Yalnızlık



        Uzun ve uykusuz geçen bir gecenin ardından gözlerini açtığında, perdenin arasından süzülüp gelen güneş ışığı ile sabah olduğunu anlamıştı. Yeni bir gün doğmak üzereydi, belki de çoktan doğmuştu. Her zaman olduğu gibi bu sabah da geç uyandığını düşündü. Gün başlamış, insanlar sokaklara dökülmüş, işine giden işine, okuluna giden okuluna çoktan gitmiştir diye geçirdi aklından. Zaman kavramını kaybedeli çok olmuştu. Günün herhangi bir saatinde uyuyabiliyor, herhangi bir saatinde uyanabiliyordu. Genelde geceleri uykusuz geçiyordu. Ne kadar ilaç, ne kadar uyku hapı varsa hepsini denemişti ama artık bedeni uykuyu kabul etmiyordu. Gece uyumak onun için zaman kaybı gibi gözüküyordu. Oysa yakalaması gereken bi zaman da yoktu! Kendinden vazgeçeli çok uzun zaman olmuştu. Sporu bırakmış, kilo almaya başlamıştı. Kimi zaman deli gibi yemeklere saldırırken, kimi zaman da gün boyu hiçbir şey yemeyip açlık hissetmiyordu. Kendini sigara ve içkiyle beslemek kolayına geliyordu; sonuçta uzun zamandır elinden düşmüyordu ikisi de.

        Yastığına daha da sıkı sarılıp odayı seyretmeye başladı; hemen yatağının kenarında duran iki şişe şarabı görünce dün geceden kalmış olabileceğini düşündü... Kimbilir belki de bir önceki geceden kalmıştı... Hayır hatırlamıyordu! Hemen yanında duran kül tablası ağzına kadar dolmuş, birkaç izmarit ve sigara külleri yere saçılmıştı. Ne zamandır kül tablasını boşaltmadığını düşünmeye çalıştı ama hayır! onu da hatırlamıyordu. Odanın dört bir yanına saçılmış iç çamaşırları, kıyafetler, çoraplar onu rahatsız etmiyordu. Derken mavi t-shirtünün yanında duran prezervatif kutusunu farketti. Etrafına saçılmış birkaç prezervatifin içi sperm doluydu. Tam o sırada farketti; mavi bir t-shirtünün olmadığını... Yatağın diğer tarafına döndüğünde karşılaştığı çıplak beden; dün geceye dair tüm kanıtları doğruluyordu. Dün gece yine seks yapmıştı!

        Yanında yatan çocuk derin bir uykudaydı. Bedeni çırılçıplak ve pürüzsüz. Dokunmak gelmiyordu içinden, nefret etmek istiyordu erkek bedeninden ama ne yaparsa yapsın onu cezbediyordu bu beden. Elini boxerından içeri soktu; çocuğun bedenini görür görmez sertleşmişti. Her sabah tek başına yaptığı mastürbasyonu, bu sefer yanında yatan çocuğun bedenini izleyerek yapmaya başladı. Asıldıkça zevke geliyor, bedeni kasılıyordu. Kasılmaların arttığı o en son noktada, göğsüne kadar fışkırtarak boşalmıştı.

        Yatağın kenarına oturduğunda vücudundan aşağı doğmayacak binlerce çocuk süzülmeye başlamıştı. Pisliğine aldırmadan bir sigara yaktı. Dün geceden kalma sigara dumanına yenilerini ekledi. Her çektiği nefes, kendi sonunu yazmaya yetiyordu. Başını ellerinin arasına aldı. Saçları darmadağınıktı. Uzun zamandır taramıyordu saçlarını... Sigarasını masanın kenarına iliştirip, vücudunu temizlemeye başladı. Spermlerinden iğreniyordu, kendinden iğreniyordu, yatağında yatan bu yabancı çocuktan iğreniyordu. Alelacele üzerine bir tshirt geçirdi, yatağın yanına bir not bıraktı ve derhal kendi evini terketti.
       
        Çocuk uyandığında notu gördü;
 " İsmini hatırlamadığım yakışıklı; mutfakta sıcak kahve var, kapıyı çıkarken çekersin, ayrıca paranı masanın üzerine bıraktım."


                                                                                                  to be continued ...

Tam (Z)amanında - 2





Sert bir pornoda sırtı duvara değen birinci tekil şahsım ' ben '.

Sevişirken kirli beyaz duvarlı bir benzinlik tuvaletinin sondan ikinci kabininde
Tanımadığım birinin defalarca iz bırakmasını izledim bedenimde,
Hep aynı yerinde takıldı o malum sahne, onunla her göz göze geldiğimde
Ve o kırık florasanın gelip giden ışığı altında bir ben kaldım, o sırtını bana dönüp gittiğinde
Bu izdiham bittiğinde, buldum kendimi 76 model bir Chevroletin dikiz aynasına yansıyan silüetimde
Darmadağınık saçlarım, patlamış dudağım ve bile bile kaybolmuş masumiyetim

Artık senden arta kalan ne varsa yine sende arıyorum, kimbilir belki bu benim son mağlubiyetim