
Dünyanın ne kadar küçük olabileceği ve aynı mekanda karşılaşma ihtimalimiz olduğunu düşünüp şaşırmıştım. İçimde en ufak bir kıpırtı yoktu; içmeye devam ettim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde kafam ardarda yaptığım shotlarla iyice çakır keyif olmuştu. Montreal'den sonra nereye gideceğimize bir türlü karar verememiştik. Sonuç : Machine'di!
İçeri girdiğimde kendinden geçmiş insanları dans ederken buldum. Herkes kendini müziğe kaptırmıştı. Çok geçmeden biz de kendimizi o insanların arasına, müziğin ritmine, dansın kıvraklığına bırakmıştık. Bi ara karanlık mekanda tanıdık bir yüz gördüm. Işık bir yanıyor, bir sönüyordu. Ortalık her aydınlandığında aynı yüz beliriyordu önümde ve gittikçe yaklaşıyordu. Son kez nefesimi tutup kim olduğunu merak ederken, yani tam yanımdan geçerken, ışık bir kez daha aydınlattı O'nun yüzünü; karşımdaki yüz bir zamanlar aşık olduğum adamın, uğruna kilometreleri göze aldığım adamın, kendi dünyasını arayıp duran adamın, Söz'ün, yüzüydü.
Saniyelik bir göz göze gelişti; belki farketmişti belki farkında bile değildi. Hayat tesadüfleri severdi; ama bir gece içinde iki tesadüf kasda girerdi. Ve gece başladığı gibi biterdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder