8 Eylül 2011 Perşembe

(F)arz-ı Misal


        Farz-ı misal üç kişiyiz bu yolda; Ben, Sen, bir de O. Tamamen farklı hayatların ortak bir çatı altında toplandığı üç kişi. Uzun zamandır tanırız birbirimizi. Çokça da severiz zaten. Sık sık görüşür, hem güler hem ağlarız. En mutlu zamanlarımızda da yanyanayızdır, en acı günlerimizde de. Ayrılamayız birbirimizden. Alışkanlık değildir bu; bizi birbirimize çeken birşeyler vardır ama ne olduğunu kestiremeyiz kolayca. Başkaları çıkar karşımıza; yeni insanlar. Adım atmaya çalışırız dostça, ama birbirimizden de uzaklaşmayız. Sonra bakarız ki bu bizim çemberimiz, ayrılmak istemediğimiz çember kendine çeker yine bizi. Kopamayız birbirimizden. Bu çember huzur verir bize. Kimi zaman eser gürler bağırırız birbirimize, kimi zaman da su sızmayan, yeri başka hiçbir şeyle dolmayan anlarımız olur. Bol bol gülümseriz. Sadece fotoğraflarda değil; beynimizde, yüreğimizde hapsederiz acı-tatlı tüm anılarımızı. Yol gösteririz birbirimize, en umutsuz karanlık gecelerde ve en dipsiz çıkmaz sokaklarda bir fener görevi üstleniriz. Aydınlatırız birbirimizin yolunu, çeker alırız çıkmaz sokaklardan. Koynumuzda beslediğimiz sadece sevgi değil; kardeşliktir aynı zamanda.
      Ben uzun zamandır denizlere vurgun yaşarım. Hayatım denizdir benim. Kendimi böyle kabullenmiş, böyle yaşamaya alışmışımdır. Zaman zaman kudurur dalgalanırım, zaman zaman bir ölüden farkım olmaz. Yeri geldiğinde en derinimdekileri gösterip berraklaşırım, yeri geldiğinde o kadar bulanıklaşırım ki; insanlar yanıma yaklaşmaya korkar. Ben'im hayatım denizdir. Kendim ve yakın çevrem için ne kadar deniz olarak bilinsem de; daha da yakın çevremin bundan ruhu bile duymaz. Onlara karşı hep saklarım bu yüzümü. Gel-gitli zamanlardır bunlar, oldukça zordur kendini gizlemek. Ama gizli yaşamak kanımda vardır. Deniz olmayı bildiğim kadar, küçük bir su damlası olmayı da bilirim. Bu Ben'im hayatımdır; Ben denizimdir.
        Sen benden çok daha önce denizleri sevmişsindir. Kabullenmişsindir bu durumu yıllar öncesinde. Hiçbir pişmanlık duymamışsındır. Rahatsındır da aynı zamanda. Hayatta kim olursa olsun çekinmeden gösterirsin deniz olduğunu. Öyle bulanıklaşmaya filan da sıkça gerek duymazsın. Berraksındır, saklamazdın hiçbir şeyi. Limanlardır seni ayakta tutan. Kendi dalgalı denizinden sıyrılıp sakin limanlara sığınmışsındır belli bir zamandır. Hoşuna da gitmiştir bu durum; açık denizde olmaktansa durgun limanlara alışmışsındır. Alışkanlıktır bu, ama ses etmezsin. Zaman zaman açılmayı denersin engin denizlerine; ama görürsünki Sen ne denizinden ne de alışkanlıklarından vazgeçemezsin.
        O uzun zamandır nehirlere vurgundur. Nehirdir O'nun hayatı. Dışardan bakanların kolay kolay anlamayacağı, ama içinde olanların akıllarında soru işareti bırakacak bir nehirdir. Öyle her nehir gibi akmaz, yönü belli olmaz. Bilirki her nehirin sonu engin denizlerdir. Ama O denize akmak yerine, denizden kaçar. Kendini bilinmez bir çıkmaza sokacağından, derin sularda boğulacağından korkar. O yüzden yer yer kayalı, yer yer sığ nehrinden uzaklaşamaz. Çıkarıp atamaz kendini denizlere, nedenini anlatamaz kimselere. Etrafında olanlar merak eder bu durumu, bazen bir anlam veremezler ama üstelemezler. Bilirler ki O elbet birgün anlatacaktır.
     
        Birgün O gelir ve tüm hayatının değiştiğini söyler. Artık dağların arasında menderesler çizmekten, dik yamaçlardan aşağı var gücüyle gürlemekten sıkıldığını ve aslında nehir olmayı hiçbir zaman kabullenemediğini dile getirir. Gece gizli gizli herkes uyuduğunda ya da kapalı kapılar ardında denizin koynuna kaçtığını itiraf eder. Sen ve Ben şaşırırız; ama mutlu da oluruz. Bilirizki; ne olursa olsun bizim için önemli olan O'nun kayıtsız mutluluğudur ve bu mutluluğu kimsenin bozmasını istemeyiz. O'nun her zaman yanında olduğumuzu ve hep O'na destek olduğumuzu belirtir; denizin dalgalarına kendini verişini, derinlere dalışını ve yüzündeki gülümsemeyi mutlulukla izleriz.

Bizim hayatımızdır bu; Ben'im, Sen'in ve O'nun

31 Ağustos 2011 anısına... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder