İkarus’la ilk görüşmemizin ardından fırsat buldukça hep görüşmeye başlamıştık. Hatta ikimiz de görüşmeyi bu kadar istediğimiz için fırsat yaratmak sorun olmuyordu. İkimiz de üniversite öğrencisiydik ve dersi kırıp görüşmek en büyük zevklerimizdendi. Farklı şehirlerdeydik ama hiçbir zaman sorun olmamıştı bu durum. Ya o İstanbul’a geliyordu ya ben Adapazarı’na gidiyordum. Tek günlük görüşmelerimizin ardından yatıya kalmalı görüşmelerimiz başladı. İstanbul’a geldiğinde tüm haftasonunu bizde geçiriyordu, ya da ben Adapazarı’na gittiğimde kuzenleriyle beraber zaman geçiriyorduk.
Bu kadar sık görüşmeye başlayınca doğal olarak çevremdeki insanlara da İkarus’u tanıştırmıştım. “En yakın arkadaşım” olmuştu bir anda. Ablam ve ailemin de en sevdiği kişi konumuna gelmişti. Aynı şekilde ben de onun arkadaşlarını, akrabalarını ve ailesini tanımıştım.
Aslında karakter olarak çok uyumsuzduk İkarus’la. Hoşlandığımız ortak şeylerin dışında, sadece birimizin sevdiği şeyler de vardı. Mesela müzik tarzlarımız pek uymuyordu. O gay bara gidip eğlenmeyi severken, ben bu durumdan oldum olası nefret ediyordum, ki hatta gay bara giden, o ortamlarda takılmayı seven insanlardan soğuyordum. Ama İkarus’la öyle olmadı. Çünkü benim sevdiğim ve yapmak istediğim şeylere çok değer veriyordu, canı istemese bile ben sevdiğim için sesini çıkartmıyordu. Aynı şekilde ben de karşılıksız kalmayıp, onun sevdiği şeyleri elimden geldiğince yapmaya başlamıştım. Bir haftasonu gay bara gidiyorsak, diğer haftasonu canlı müziğe gidiyorduk. Hiç kimse diğerinin ruh ikizi değildir ama herkes kendinden birazcık ödün verdiğinde orta noktada buluşmak da pek ala mümkündür. Bizim de İkarus’la durumumuz bundan ibaretti.
Onunla beraber geçirdiğim zamanlarda hiç sıkılmıyordum. Çünkü muhakkak yapacak birşey bulabiliyorduk. Görüştüğümüzde muhabbet etmek, tavla oynamak, rus batağı oynamak, film yada dizi izlemek, içmek, nette Age of Empires tarzı oyunları oynamak en büyük hobilerimizdi. Bir üçüncü kişiye ihtiyaç duymuyorduk, biz birbirimize yetiyorduk.
Hayatımda birçok ilki de yine İkarus’la yaşadım. Gidip görmediğim yerleri onunla gördüm; tüm Yalova’yı karış karış gezdim, İzmir’de onunla içtim, İstanbul’un altını üstüne getirdim, Büyükada’da bisiklete bindim, Adapazarı’nı ikinci memleketim yaptım, Tekirdağ’da köfte yedim, İzmit'in cafelerini ezberledim. Daha önce hiç yapmadığım şeyleri de yine onunla yaptım; bir insanla aynı yatakta uyuyamazken, onunla yatıp uyudum, onun derdi benim derdim, benim derdim onun en büyük sorunu haline geldi.
Onunla geçirdiğim en güzel zamanlardı bunlar. Bir rüyanın içindeydim ve ben ona bağlanmıştım. Ama bir de güzel olmayan kısımları vardı. Hiç pişman olmadığım, beraber olmaktan keyif aldığım insanın canımı en çok yaktığı zamanlar ...
... to be continued
son resim pek hayra alamet değil ama görücez bakalım...
YanıtlaSil