Üç vakte kadar güneşin ay ışığıyla güpegündüz oynaştığı şehre adım atıyorsun. Kayaların şekillendirdiği, rüzgarın dile getirdiği o kutsal yamaçta duruyorsun. Ellerinde dilek ağaçlarından kumaş parçaları sallanıyor. Boşluğa bakıyorsun. Önünde bir deniz gibi uzanan toprak kıvrılıyor. Toprak inceliyor. Toprak sertleşiyor. Çocukluğundan beri rüyalarını delip geçen, uyandığında yanı başından ayrılmayan bu gizemli ve solgun hüzne bir isim bulacaksın. Hikayen bir şehre gidememek değil, bir şehirden dönememek olacak...
Pek bi yakında "Just in Case" ...